Korona Virüs Günlerinde Pazarlama Tavsiyeleri - 1

Korona Virüs sebebiyle hayatın akışının direkt etkilendiği olağanüstü bir süreçten geçmekteyiz. Bilim kurgu filmi gibi. Bir yandan virüsle mücadele edebilmek için önlemlerimizi alırken diğer yandan iki ay öncesinde aklımızın ucundan geçmeyecek bir yaşam şeklini hep beraber deneyimlemekteyiz. Çoğunluğun evde izole olduğu, dışarda maskeli ve eldivenli insanların dolaştığı, çocukların bilgisayar karşısında öğretmenden söz almak için parmak kaldırdığı ve konserlerin online olarak yapıldığı bir film çekilseydi çok büyük ihtimalle “Bilim Kurgu” kategorisinde izlerdik. Sinema eleştirmenleri de senaryoyu oldukça özgün bulmalarına rağmen, marketlerden kucak dolusu tuvalet kağıdı ile çıkan adamların görüntüsü ve dünyayı kurtaracak şeyin ultra süper bir element yerine limon kolonyası olmasından dolayı filmde gereksiz abartıya kaçırıldığını belirtirlerdi. Bu filmin başrol oyuncuları olarak sahip olduğumuz en önemli avantajımız “İnsan” olmamız. Çünkü değişen koşullara hızlı şekilde adapte olabilmek, insanoğlunun en önemli kabiliyetlerinden biridir. Üstüne üstlük bir de Türk insanının durumu kabullenme ve ortama adapte olma hızını, dünyanın kalanı ile kıyasladığınızda ezici bir üstünlüğe sahip olduğunu görürsünüz. Adapte olma hızımızı dünyanın kalanı ile karşılaştıracağımız bir yarış düzenleniyor olsa, diğerleri başla sesini duyduğu anda biz Türkler bitiş çizgisinde kendi içimizde önden sen buyur kavgası yapıyor olurduk. Bilimin bunla ilgili mutlaka bir cevabı vardır ama ben taaa Orta Asya’dan Anadolu’ya göçerken çok şey gördüğümüze ve bir noktadan sonra da karşılaştığımız tüm ilkleri hızlı bir şekilde hayatın akışındaki olağan şeyler olarak görmeye karar verdiğimize ve nasıl becerdiysek bunu genlerimize kodladığımıza inanıyorum. Aksi takdirde evin dışında ölümcül bir virüs dolaşıyorken, birçoğumuz bu sebepten evinin dışına adım atamıyorken, dünyanın cennet köşesi Dominik’teki bir Survivor yarışmacısı iki yumurta kazandı diye onla beraber mutluluktan ağlıyor olmazdık. Bu özelliğimiz sayesinde, Korona Virüs tehdidiyle ilgili dünyanın genelinde olduğu gibi bilim adamlarının verdiği tavsiyeler doğrultusunda virüsün yayılımını azaltma adına mücadelemizi veriyoruz. Tüm bunları görmezden gelen hayatına hiçbir şey yokmuş gibi devam edenler de var. Hızlıca adapte olanlar, adapte olmakta zorlananlar. Tüm paydaşlarıyla hayat devam ediyor. Bu zorlu dönemde çalışanlar olarak “yaşama mücadelemizin” yanında “yaşam mücadelemizi” de veriyoruz. Çünkü yaşadığımız her an tüketiyoruz, hiçbir şey yapmasak havayı tüketiyoruz, susuyoruz içiyoruz, acıkıyoruz yiyoruz, sıkılıyoruz Netflix izliyoruz.... Yani ara vermeksizin tüketiyoruz ve tükettiğimiz her şey de kaliteli olsun istiyoruz. Gıdam organik olsun, internetim kesilmesin donmasın... O yüzden de çoğumuz evden çıkamıyor olsak da tüketim alışkanlığımızı sürdürebilmek adına şirketlerimiz için var gücümüzle çalışıyoruz. Eğer ki Korona Virüs sürecinde şirketimizi yaşatma mücadelesi verirken bütçe kalemi olarak görülen Pazarlamaya ne kadar odaklanmalıyız diyorsanız, size cevabım en fazla neye odaklanmayı düşünüyorsanız onun yerine Pazarlamayı koyun derim… …Çünkü; 1. Tüketim asla durmaz, 2. Pazarlamanız kadar tüketimden payınızı alırsınız. Peki Pazarlama faaliyetlerinizi virüs öncesi kaldığınız yerden aynı şekliyle mi devam ettirmelisiniz? Tabi ki hayır, olağanüstü bir sürecin içerisinde olağanmış gibi hareket etmek sadece Titanik’in orkestrasına mahsustur. Şu anda yaşadığımız olağanüstü durum olan Korona Virüs sürecindeki Pazarlama çalışmalarınız için önerilerimi de sizlerle paylaşmak isterim; 1. Analiz Yapın İlk olarak herhangi bir pazarlama iletişimi formülü uygulamadan, öncelikle analiz yaparak sektör, ürün kategorisi ve marka olarak Korona süreci içerisinde tüketicinin yaklaşımını ölçerek hangi noktada olduğunuzu net olarak saptamanız gerekiyor. Ürün olarak tüketici için ihtiyaç halinin süreçten önceki hızıyla devam edip etmediğini net olarak saptamanız lazım. Çünkü ürününüz tüketici tarafında algının düştüğü bir kategorideyse, bütçenizi krizin bitmesinden sonraki sürece saklamak için mevcut durum içerisinde minimum bütçeyle sürdürebileceğiniz Pazarlama İletişimi faaliyetleri içerisinde kalmanız akılcı olacaktır. Tabi ki doğru analizi yapabilmek için doğru ölçümlemeyi yapabiliyor olmalısınız. Çünkü sağlıklı güncel veriye ulaşmadan alacağınız aksiyonlar, çok büyük ihtimalle başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Bulunduğu sektördeki tecrübesine güvenerek karar alanlar Kaybedenler Kulübü’ne gittiklerinde kapıdaki şu yazıyla karşılanırlar, “Değişmeyen tek şey değişimdir”. Bu yüzden değişimin yönünü gösteren verileriniz olmadan sahip olduğunuz tecrübelerin tek getirisi, size tatlı bir nostalji yaşatması olur. Satış rakamlarınız size pazarı okuyabilmeniz adına kısıtlıda olsa veri sağlıyor olacaktır, ama şirketinizin geleceğini etkileyecek önemli ayrıntıları gözden kaçırmamak için röntgenin tamamına ihtiyacınız var. Bu noktada bulunduğunuz pazarın ve pazar içindeki konumunuzla ilgili en doğru bilgiyi saygın Pazar Araştırma şirketlerinden alabilirsiniz. Pazar araştırma şirketlerine ayırabileceğiniz bütçeniz yoksa Pazarlama İletişimi araçları üzerinden Pazar ve Pazarda Bulunduğunuz Konumu biraz olsun gözlemleyebilmeniz için size tavsiyelerim; 1.A) Sosyal Medya Analizi yapın. Markanızın ve rakiplerinizin 2019 Mart-Nisan Sosyal Medya etkileşim verilerini 2020 Mart-Nisan verileri ile karşılaştırın (2019 yılındaki verileri etkileyecek ürün lansmanı gibi etkenlerin olmadığına dikkat edin). Kendinize yakın bulduğunuz üç sektörün önde gelen markaları için de aynı analizi yapın ve bu markaların etkileşim verilerinin sizle paralel gidip gitmediğini kontrol edin. Böylece sektör ve marka özelinde tüketici ilgisini ölçebilirsiniz. 1.B) Medya Satın Alma Analizi yapın. Prestijli ölçülebilen ve tematik kanallar arasında Prime Time içerisinde reklam veren yoğunluğunu çıkarıp mevcut durumda satış beklentisi olan sektörleri ve markaları çıkarabilirsiniz. 1.C) Google Analytics kullanın. Google Analytics üzerinden web sitenize bu süreçte gelen trafiği 2019 SEO verileriyle karşılaştırın, özellikle farklı ürünlerin sayfa raporlarında belirgin bir değişiklik olup olmadığına dikkat edin. Bu size, Korona Virüs sürecinde farklılaşan tüketici beklentileri ve bu yeni taleple ilgili ürün özelliklerinizin ne kadar tatminkar olduğuyla ilgili ipucu verebilir 1.D) Google Trends’den faydalanın. Markanızın adını, rakip markaların adını, ürün grubunun adını Google Trends’deki bir yıllık çizelge üzerinde karşılaştırmanız ürün grubuna ve markanıza olan güncel taleple ilgili size fikir verecektir. 2. Empati Kurun ve Moral Aşılayın Yaşadığımız süreç içerisindeki iletişim faaliyetlerinizde Korona Virüs sebebiyle acılar yaşamış ailelere mutlaka empati gösterin. Verdiğiniz mesajlar kahkaha atmasın ama gülümsesin, çünkü diğer taraftan insanların hayatın normal akışında gittiğini görmek yaşadığımız zorlu süreçte morallerini yükseltecektir. Bunu yapmanız size fazladan bir şey kazandırmayacak, ama en önemlisi bir şey kaybettirmeyecek; hassas süreçlerde içinde yaşadığınız toplumun duygu yoğunluğunun aksi yönünde davranmanız halinde, torunlarınıza anlatacağınız didaktik bir hikayeniz olacağının garantisini verebilirim. 3. Online Alışveriş Yapınızı Güçlendirin Evden çıkmayı tercih etmediğimiz bu günlerde online alışveriş yaşam tarzımız oldu. Avrupa’da ev gereçlerinde online satın alma tercihi 90%’lara çıktı ve daha başka birçok ürün grupları da bu seviyelere çıkacaktır. Türkiye’deki büyük şehirlerde de aynı rakamları yakalayacağımıza emin olabilirsiniz. Online alışverişin tercih edilme oranı Korona Virüs öncesinde de artışını sürdürüyordu. Amerika’da 2019 yılında online alışveriş 15% gibi muazzam bir oranda arttı, Türkiye’de elektronikteki satın alımda 35%’lik artış oldu. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için bu oranlar benzer şekilde artıyorken, yaşadığımız süreç online alışverişin tüm rekorları kırarak zirve yapmasını sağladı. Korona Virüs ortadan kalktıktan sonra online alışveriş oranlarının süreç öncesindeki rakamlara düşmesi beklenilmiyor. Çünkü önceden online alışverişi tercih etmeyen insanlar mağaza mağaza dolaşmadan alışveriş yapılacağını ve fiyat-kalite olarak ürünleri çok daha rahat kıyaslayabilerek alabileceklerini keşfetmiş durumdalar. Şunu da unutulmamalıyız ki online alışverişin bir de bağımlılık yapan bir tarafı var. Parasıyla aldığımız ürünü sanki Noel Baba bize hediye getirecekmiş gibi heyecan içinde beklemeye başlıyoruz ve saat başı uygulamalardan kargonun takibini yapıyoruz. Şu anki görüntü online mağazası zayıf kalan markaların yaşadığımız süreç bittiğinde çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacağını g